Yol Yürek Hayır

Medeniyetlerin belki de en önemli göstergesi yollarıdır. Yol varsa gidilebilir, yol varsa kavuşmak mümkündür, yol varsa ulaşım gerçekleşebilir… Yol yoksa hayat yok, yol yoksa gelişimin önünde de kocaman bir engel var demektir. Yol yoksa insan gidemiyor, insanın gidemediği yere medeniyet, dolayısıyla insanlık da gidemiyor demektir.

Bir yol gördüm başı var, sonu yok. Adeta çıkmaz bir yol. Bir yol gördüm yeni yapılıyor. Topraklar bir sağa, bir sola ayrılıyor; taşlar ve sert kayalar yerinden oynatılıyor. Geçit vermeyen sert kayaların başı dinamitle yarılıyor ve yol yapımı devam edebiliyor… Sonunda geçit vermeyen taşlar yarılıp, yer yerinde oynatılınca, geçit vermeyen dağlar da tünellerle delinip geçilince ulaşmak mümkün oluyor. İnsan insana kavuştukça yol yapımı devam edebiliyor.

Ancak yola engel koyan, geçit vermeyen bir yüreği ne parçalayabilir ki… O kaskatı kesilmiş bir kalbi ne yumuşatabilir ki… Yapılmış olan yolu kazarak, tarlaya/bağa/bahçeye katarak çalan bir vicdansızı ne engelleyebilir ki… Dışarıda/dağlarda/taşlıklarda açılacak yollardaki engeller bir bir kaldırılabilirken; soğuk, duygusuz ve kararmış kalbi temizlemek için atom bombasından çok daha etkili bir silah gerekiyor. Çünkü atomu bile parçalayan insanoğlu böyle bir yürek karşısında bazen çaresiz kalabiliyor.

İşte bu durumda böyle bir yüreği yumuşatmanın, sızlatmanın bir yolu da hayır yapma duygusu kazandırmaktır. Hayatın sadece bu dünyadan ibaret olmadığını bilmek ve gelecekte ahretin de olacağına inanmak/inandırmak önem kazanıyor. Böyle bir inancın olmadığı bir yerde/kişide hayır yapma duygusu da olmayacaktır. Allah’tan korkmayanın kuldan da utanmayacağı açık seçik ortadadır. Yapılanlar ve yaşananlar da gösteriyor ki gittikçe toprağa/paraya/mala olan bağlılığımız ahirete, dolayısıyla Allah’a olan inancımızın ötesine geçiyor.

Atalarımız inanıcını hayatına katarak ortaya koymuştu. Bunu geride bıraktıkları eserlerden rahatlıkla anlayabiliyoruz. Geçmişin insanının merhameti o kadar belirgindi ki sadaka olarak her yaratılmış için yaptıklarını görünce yüreğimiz sızlıyor. Yapılan yollar, köprüler, çeşmeler, hanlar, hamamlar, açılan su kanalları, ormandaki hayvanlara bırakılan yiyecekler, evlerin duvarlarına yapılan kuş yuvaları ve daha sayısını veremediğimiz niceleri…

Bu günün insanı her şey de olduğu gibi hayır konusunda da sarsıntı geçiriyor. Başına buyruk hayatlar ve bireyselliğe doğru kaçan yaşantılar çok daha öne çıkıyor. Başka insanları/hayvanları/canlıları düşünmeyen bir insan türü giderek artıyor. Bu da hayırdan uzaklaşmaya sebep oluyor.

Sözün burasında artık söylenecek şey şudur. Yapılan hayırlar konusunda belki de en önemlisi yol yapmaktır/yaptırmaktır. Geçen her varlığın işini kolaylaştırdığı için alınacak olan sevabın sınırı yoktur. Çünkü dinimizde sadakay-i cariye olarak açıklanan ve bitmeyen sadaka olarak ifade edilen sadaka türlerinden en önemlisi yol yapmaktır. Yapılan bu tür hayırlar sayesinde kişi bıraktığı/sebep olduğu eserden dolayı ölümünden sonra da sevap kazanmaya devam edecektir… Ne demişler, “Ne verirsen elinle, o gelir seninle”

Hayra giden yolda hayır dolu günler diliyorum.

20.08.2009 | Musa AYDOĞDU