Hilye

Hilyehilye-i şerîfhilye-i saâdet ya da hilye-i nebî, Osmanlı hattatlarca 17. yüzyılda geliştirilen bir süsleme sanatı. Kelime anlamı olarak süs, ziynet, güzellik gibi anlamlara gelen hilye bunların yanında suret, sıfat, hilkat gibi anlamlar da taşımaktadır.

Hilye aslen Hz. Peygamber’i (s.a.v.) görenlerin göremeyenlere onu anlatımlarıdır. Bu anlatımlar içerisinde Ali ve Enes bin Mâlik gibi ilk müslümanların anlatımları önemli bir yer tutar. İslam adabı gereği Hz. Peygamberin (s.a.v.) resminin çizilmesini hoşgörülmediğinden onu sözle tasvir etme yöntemi tercih edilmiş ve hilye geniş bir kullanım alanı bulmuştur. Osmanlı’da hattatlar bu anlatımları süslü bir biçimde levhalara işleyerek hilyeyi sanat haline getirmişlerdir.

Toplamda sekiz bölümün bulunduğu hilye dört ana bölümden oluşur. Bunlar “başmakam”, “göbek”, “kuşak” ve “etek”tir. Diğer dört bölüm ise ana bölümleri tamamlayıcı olarak işlev görürler.

Başmakam

Hilyenin en üst kısmında yer alan bu bölümde besmele yer alır.

Kuşak

Bu bölümde Muhammed ile ilgili kısa bir ayet bulunur. Bu ayet genellikle Enbiya Suresi’nin 107. ayeti yani “biz alemlere ancak rahmet olarak gönderdik” kısmı bulunur. Ancak bazı hilyelerde bu kısma “ey habibim sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım” manasına gelen “levlâke levlâk lema halakatu’l-eflâk” hadisi de yazılırdı.

Göbek

Hilye metninin en uzun bölümünün yerleştirildiği bu bölüm yuvarlak veya ovaldir.

Etek

Göbek kısmına sığmayan hilye metninin devamı bu bölüme yazılır. Metnin son satırında ise hilye yazarının adı ve hilyenin yazılış tarihi yer alır.

Diğer bölümler

Ana bölümlerin dışında kalan bu dört bölüm göbeğin etrafında yer alan dört daire şeklindedir. Çoğunlukla dört halifenin yazıldığı bu dört bölümde kimi zaman Muhammed’in dört ismi yer alır.

Ayrıca bazı hattatlar hilyelerinde dört yerine altı daireye yer verir. Bu fazladan iki daireye ise Muhammed’in torunları olan Hasan ile Hüseyin’in ismi yazılır.