Malum. Küresel ısınma var. Dünyada iklim dengelerinin alt üst olmaya başladığı bir zaman dilimindeyiz. Kullanılabilen su kaynakları azalıyor. Suyu bulmak ve suya ulaşmak gittikçe zorlaşıyor. Canlılar için öneminden bahsetmeye gerek olmayacak derecede bir ihtiyaç su. Gelecekte su savaşlarının yaşanabileceği yönünde fikir yürüten insanlar var. Gidişata bakılırsa hiç de hafife alınacak bir düşünce değil.
Her neyse. “Eden bulur” diye bir deyim var dilimizde. Yaşananlar insanların iyi veya kötü ortaya koydukları şeylerle ilgili. Tüketimini çılgınlığa dönüştüren küresel aktör insan, varlığını yok etme pahasına da olsa çılgınlıktan vazgeçmiyor. Doğal/tabii denge hızla bozuluyor, yok ediliyor (tüketiliyor). Artık topraklarımız çok daha verimsiz –iyice zehirlenen toprak ne yapsın-, sularımız çok daha kirli ve kullanışsız – onu bile bulmak imkânsız bazı yerlerde- nefes alabilmek için yeni bir deyişle dumansız/temiz hava sahalarına ihtiyaç var. (Allah bize parayla içecek su aldığımız gibi, içimize çekecek temiz hava alacağımız günler göstermesin.)
Geçenlerde okuduğum bir haberde su tasarrufunun artık milli/ küresel bir sorumluluk olduğu ve bu konuda yapılması gerekenler vurgulanıyordu. Ülkemizde birkaç yıl içinde illerin yarıya yakınında su sıkıntısı görüleceği söyleniyordu. Bu arada tasarrufa gidilecek yerler bir bir sıralanırken – ki bunlar; evler, okullar, hastaneler, fabrikalar, ibadet yerleri vb.- ibadet yerlerinden bahsedilmesi dikkatimi çekmişti.
Ülkemiz açısından baktığımızda ibadet yerleri deyince öncelikle bu anlamda camiler akla gelmektedir. Dinimizde en önemli ibadetlerden biri olan namazın camilerde ve cami dışında kılınabilmesi mümkündür. Namaz kılabilmek içinde başta temiz olmak gerekir. Bu temizlik namaz kılınacak yer, elbise ve vücut temizliği olmak üzere üç kısma ayrılır. Bunlardan uzun uzadıya bahsetmeyeceğiz. “Namazın anahtarı temizliktir” buyuran peygamberimiz ayrıca “Temizlik imandandır” buyurarak iman-ibadet bağlamında temizliğin önemine değinir. Kur’an’da ve Peygamberimizin hadislerinde çok değişik yerlerde temizliğin gereğine vurgu yapılır. Kuşkusuz temizliğin sağlık açısından da önemi çok büyük.
Acaba ibadetler ve su tasarrufu konusuna nasıl yaklaşmamız gerekecek, bu konuda bize düşen görevler nelerdir? Anlamaya çalışalım.
Dünyaya temiz gelen insanoğlunu dinimizce ölümünden sonra yıkamak, kefenlemek, namazını kılıp defnetmek hepimiz için bir görevdir. Teknik imkânların olmadığı zamanlarda/yerlerde veya hala imkânı olmayanların birkaç kazan dolusu su ısıttığı ortamlarda, sıcak su sağlanabilecek şofben vb. ısıtıcılara sahip olunan yerler ile ve çok daha donanımlı ğasilhanelerde (cenaze yıkama yerleri)- ki bunlar hastaneler, bazı belediyeler ve camiler vb. yerlerde var- cenazelerimizin yıkanması gerçekleştirilmektedir.
Birçok yerde cenazelerin yıkandığı ortamda bulundum. Genel olarak aşırı su kullanıldığı ve bu anlamda israf olduğu kanaatindeyim. Bir ibadet olarak verilen ölçü bellidir. Bu da temizliğin yapıldığına kanaat getirilmesidir. Tekrar tekrar yıkama yapmanın su israfından başka bir sonucu olmamaktadır. Bir ibadet görevi yapılırken bir başka yasak olan davranışa, israfa düşülmektedir. Bu konuda daha duyarlı davranılması gerekir.
Dinimizce temiz doğan insan temiz yaşamalıdır. Bu nedenle cünüp/cenabet olan insanın temizlenmesi(gusül abdesti alması) farz olan bir durumdur. Gusül almadan yapılamayacak davranışlar içinde ibadetlerle ilgili olanı çok fazla yer kaplar. Bunlardan en önemlisi tabi ki namazdır. Gusül abdesti alarak abdest ile yapılabilecek her şeyi yapmak artık serbesttir. Bu nedenle gusül abdesti çok daha geniş kapsamlı bir abdest olmaktadır. Dolayısıyla gusül aldıktan sonra abdesti bozan şeylerden birisi olmamışsa kişi abdestli sayılır. Bu nedenle herhangi bir şey için – bazılarının yaptığı gibi- tekrar abdest almaya gerek yoktur. Bu konuda da üzerimize düşen görev tasarrufa giden yolda bunlara dikkat etmektir.
Gelelim abdest meselesine. Yukarıda okuduğumu söylediğim haberlerde dikkatimi çeken ” bu da mı olacaktı, bizim ibadet yerimizden ve ibadetlerimizden kime ne, abdest üstüne abdest nur üstüne nur değil mi, tasarrufta sıra buraya kadar geldi mi?” şeklindeki okuyucu yorumları oldu. Namaz kılmak için abdest almak şüphesiz Kur’an-ı Kerim’de Maide Suresi 6.ayete göre Allah’ın emriyle farzdır.” Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman yüzlerinizi, dirseklerinize kadar ellerinizi, başlarınızı meshedip, topuklara kadar ayaklarınızı yıkayın”. Peygamberimizin hadislerinde abdestle ilgili olarak pek çok örnek yer almaktadır.
Okuyucuların tepkisel yorumları çok da yerinde değil kanaatimce. Basit bir örnek üzerinde düşünelim. Mesela abdest alırken kullandığımız su miktarını düşünelim. Kullandığınız su eğer bir zaman ayarlı ya da sensorlu(duyarlı) bir musluktan akmıyorsa kullanılan su mu çoğunlukta, yoksa boşa giden su mu? Ya da niye boşa gitsin. Şadırvana gittik abdest alıyoruz diyelim. Suyun en çok boşa gittiği an hangisi? Çorapları ayağımızdan önceden çıkarmayıp yıkama esnasında çıkarmaya çalışırken akan su miktarı değil mi? Bu anda musluğu kapatan da var, kapatmayan da, kapatma bilincinde olmayan da.
Söylemek istediğimiz şey şu. Bir nehir kenarında da abdest alsak ihtiyacımız kadar su kullanmamız gerektiğini, israf yapmamız gerektiğini söylüyor sevgili peygamberimiz. Yine bir sahabi peygamberimizin abdest alışını ” Sonra abdest aldı. Abdest i bol su kullanarak değil, hafifçe aldı”( Kütübü Sitte-Hadisler, 1403) şeklinde haber vermektedir. Elbette yıkanması gereken yerler tam olarak yıkanmalı ve bu konuda gerek önem gösterilmelidir. Sahabenin “Aldığımız abdest bozuluncaya kadar bize yetiyordu”(Kütübü Sitte – Hadisler 2600) şeklindeki açıklaması bize verilen bir başka mesaj olsa gerek.
Başlığımızda sorduğumuz “bir abdest kaç namaz” sorusu bu durumda şöyle açıklanabilir. Abdestin bozulmadığı sürece kişi abdestli sayılır. Bu durumda kişiler bir abdestle durumlarına göre değişik sayıda namaz kılabilirler. Tabi abdest alırken niyetini herhangi bir namaz veya iş için özelleştirmemişse. Bu durumda genel anlamda bir niyet yapmak çok daha uygun olacaktır.(Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya gibi.)
Herkes yaşadığı hayattan kişisel olarak sorumludur. Tasarruf konusunda sıra ibadet yerlerine kadar geldi mi diyen okuyucuya zaten müslümanın görevi israftan kaçınmak ve tasarruf yapmak diye hatırlatıyor “Damlaya damlaya göl olur” ama israf böyle giderse “Göller de çöl olur” diyerek bitiriyoruz. Saygılarla
22.06.2008 | Musa AYDOĞDU