Nihayet Cin Değirmeni’ne Gittim

Uzun yıllardır ismini duyup da gitmek ve incelemek bir türlü nasip olmayan Cin Değirmeni’nine gittim. Aslında amacım cin falan var mı ona bakmak değildi. Malum dünya üzerinde çok tüketilen tahıllardan biri de mısırdır. Biz de toplum olarak özellikle Karadenizliler olarak ekmeğini tüketmeyi severiz.

Değirmene götürdüğümüz mısırı un yapmak gerekiyordu. Çocukluğumuzda sıklıkla yolumuz düşerdi değirmene. Değirmen demek benim nazarımda ekmek demek. Değirmen demek aynı zamanda emek demek.

Mısır ekmeği hele o mısır su değirmeninde öğütülmüşse artı lezzet demektir. Sabır da katılır çünkü işin içine. Sanayileşme ile birlikte haz ve hız dengesi bozuldu. Elektrikli değirmene gittiğinizde çok hızlı bir un üretim söz konusu olur. Su değirmeninde süre ve süreç uzundur. Beklemek gerekir.

Oluktan basınçla inen su değirmenin altındaki su çarkını çevirir ve üstte bağlı olduğu değirmen taşına hareket verir. Değirmen taşı dönmeye başlar ve teknesinde bulunan mısır taneleri taşın içine düşerek un olma sürecine başlar. Düşme esnasında askeri nizam yoktur ha…

Her şey kontrol edilmelidir. Taşın dönmesi, mısırların düşüşüşü, elde edilmeye başlanılan unun incelik ve kalınlığı. Dedik ya emek gerekiyor. Sabır gerekiyor. Emek demek ekmek demek çünkü.

Bir yanda ırmak boyunca akıp giden su sesi, diğer yandan taş ile aşkla buluşan mısırın un olma sürecindeki sessizlikteki büyüleyici sonuç izlemeye değer.

Yaklaşık üç asırlık bir değirmen olduğu söyleniyor. Defalarca sele maruz kalmış, tahrip olmuş bu değirmen. Ama hep sahip çıkanı olmuş. Sanayileşme ve iklimsel değişiklikler etkilese de hayat mücadelesi veren bu değirmenleri seviyoruz ve yanındayız.

Neden “Cin Değirmeni” demişler adına bilmiyorum. Öğrenirsek yazarız. Ama derenin içinde olması, büyük bir kaya tümseğinin altında ve ağaçlarla dolu etrafındaki yoğunluklar ismin verilemesinde etkili olsa gerek. Ayrıca geçmişte insanların sırtlarında yük taşıyarak ve geceden yola çıkarak buraya gelmeleri ve gecenin ürpertici durumu isme etki etmiş olabilir.

Afiyet olsun. Tatmadıysanız, mutlaka tadınız. Tatmadıysanız mutlaka taze doğal yoğurt içine doğrayarak yiyiniz ve tadınız. Tatmadan bu dünyadan göçmeyin. Dediğim şekliyle mısır, un, yoğurt hepsi doğal yollarla elde edilmiş olmalı… Şifa olsun. Allah’a şükrediniz.
Bulamazsanız buyrun gelin, ikramımız olsun.

Ne olursa olsun bu değirmenler bir değerdir, ve korunmalıdır. Hem vatandaşlar olarak bizler hem de mülki amirlerin sorumluluğu vardır.