OkuYorum: Selahaddin Eyyubi

Tikrit’te, 1138 yılında, seneler sonra Haçlıları titretecek olan bir çocuk doğdu. Adını Selahaddin koydular. Bu çocuk, Büyük Selçuklu Atabeyi Zengi tarafından Baalbek Valisi olarak tayin edilen Kürt asıllı Amir Necmüddin Eyyub’un oğluydu. Mensup olduğu kabilenin adı da Revâdiyye idi.

Selçuklu atabeyi Zengi, bu aileye, kendilerinden gördüğü iyiliğe karşılık olarak, gelirlerinden istifade etmeleri için Ba’albek şehrini tahsis etmişti.
Revâdiyye kabilesi, Ba’albek şehrine doğru yol alırken, kervancılardan biri,
deve hörgüçleri üzerinde seyahat eden çocuklardan birinden farklı mırıldanmalar duydu. Bu çocuğun ağzından çıkanlar bir müziğe benzemiyor; sanki birileriyle konuşuyor gibiydi. Deveci, merakını gidermek için, kulağını iyice kabartarak söylenenleri duymaya çalıştı. Çocuk, gözlerini yummuş, durmadan şöyle söyleniyordu:

“İnşallah seni ben öldüreceğim! Vallahi seni ben öldüreceğim! Allah’a söz veriyorum; ben seni kendi ellerimle öldüreceğim!”

Selahaddin Eyyubi

Deveci, çocuğun rüyada kâbus gördüğüne kanaat getirerek, yoluna devam etti. İşte, kervandaki devenin hörgücünde bu sözleri mırıldanan çocuk, Haçlıların yaptıkları zulümleri duyarak büyüyen ve bu zulmü yapan Fransız komutan için bu şekilde söylenen Selahaddin’di.

(Arka kapak yazısı)


Kitabın yazarı İhsan Süreyya SIRMA. İslam tarihi alanında değerli çalışmalarıyla, yazdıklarıyla, yetiştirdiği öğrencileriyle bir derya.

Eserde bu derinliği hissediyorsunuz. Yüz yedi sayfalık eser kısa sürede okunuyor. Biyografi türündeki bu eser kısa başlıklar altında akıcı bir dille yazılmış. Tarih şuuru verirken bugünün anlamanın dünden geçtiğini de gösteriyor. Olayları bu güne de taşıyan yazar karşılaştırmalar yaparak okuyucuya ufuk açıyor.

Genç kuşakların okuması gerekiyor.

Allah razı olsun. Ömrüne bereket olsun.