Vermek İhtiyaçtır

İnsan sanır mı ki, almaya muhtaçtır hep. Sanmasın. Almak kadar vermeye, verebilmeye de muhtaçtır.

Verebilmek bağlarından sıyrılıp verebilmek,

Hırsların esaretinden kurtulup verebilmek,

Bencilliği girdabından çıkıp verebilmek,

Kendini yenip verebilmek…

Kolay mı? Değil elbette. Kolay olduğunu söylemedim zaten. Ama kişiye gerek… İnsanı insan kılan daha çok manevi tarafıdır.

Maneviyat Mevlana’nın ifadesiyle “hamlıktan pişip yanmaya doğru” bir süreçtir.

Maneviyat olmaktır, olgunlaşmaktır.

Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim’de bahsedilen Hz. Adem’in iki oğluna değinmek istiyorum. “Adem’in iki oğlu” der Kur’an. Adem’in iki oğlu. Ne kadar sade ve duru bir ifade… Bir Ademoğlu olan bizleri ilgilendiren şeyler var bu kıssada. Vermeleri gerekiyor elindekilerden. Allah emir vermiş, verin diye. Kazandıklarından verecekler tabi. Nasıl verecekleri, yeri, zamanı vb. hepsi açıklanmış.

Biri nefsini konuşturur. Esiri olmuştur da bîhaberdir.

Der ki, vermem. Veremem. Kolay mı kazanıyorum…

Diğeri maddeye değil, Rahman’a kulluk bilincini ortaya koyar. Veririm ben, itaat ederim emredilene. Nefsimi kurban eder, emredilen kurbanı sunarım Rabbime, der. Teslimiyet gösterir. Böyle düşünüp böyle yaptığı için kabul edilir Adem’in (a.s.) bir oğlunun ibadeti.

Nefsine teslim olan Adem’in diğer oğlunda haset duygusu zirve yapar. Eline aldığı bir taşla vurup öldürür Allah’a teslim olan kardeşini.

Vermeyen/veremeyen ilk cinayeti işler böylece…

El açıp vermeyince o el sımsıkı sıkılacak ve yumruk olup savrulacak. Beklenmedik bir sonuç olacak elbette.

Aslında her emre itaatsizlik farklı bir boyutuyla cinayet değil midir?

Şimdi gelelim kendimize. Bizler de Ademin iki oğlunu taşıyoruz içimizde. Bir yanımızda hırslarımız, bencilliğimiz var. Diğer yanımızda merhamet, cömertlik ve diğerkamlık. Çarpışır dururlar içimizde. Farkında bile olmalıyız çoğu zaman.

Uyanık olmalıyız içimizde savaşan ademin iki oğluna karşı. Öldürmesin diye biri diğerini verebilmeliyiz. Yumruğumuzu hırslarımıza, kinlerimize, maddeye olan esaretimize sallamalıyız.

“Veren el alan elden üstündür.” hadisini bir kere daha düşünmeliyiz. Onca engeli aşıp verebilmek, bu iradeyi gösterebilmek ne kadar önemli değil mi?

Can verirken götüremeyeceklerimizi, bugünden verip yeni yolculuğumuzda yoldaş kılmalıyız kendimize.

Kimse kimseye bir şey vermez aslında. Her veren de kendine vermiştir unutmayalım bunu.

Bafra-19/10/2022 / MUSA AYDOĞDU